Tik. Tak.
50dk
İnsanların 4. sıcak kahveyi fondiplememe ve deli gibi tırnak
yiyişime baktıklarına emindim. Sabrım kalmamıştı, hesabı ödeyip yola koyuldum.
Evine gidiyordum. Hızlı yürümekten ziyade koşuyordum. Bi yandan da
söyleniyordum: “Artık konuşmam gerek, ufacık bi sorumluluk bile almıyo. … Onu sıradan,
sıkıcı bi adamken sevmeyeceğimden adım gibi eminim ama neden…”
Kapı açıldı.
‘Unutmuşum.’ dedi. Dürüst müydü yoksa rahat mı? Ya da her
ikisi de. Ceketini aldı.
Kapı kapandı.
Sadece sustuk ve daracık sokaklarda aylak aylak yürüdük. Yağmur başlamıştı, sığınacak bi apartman bulmuştuk şansımıza. Evet şimdi sadece bana
odaklanabilirdi, tam sırasıydı:
-Neden unuttun buluşacağımızı?
-Unutmanın nedeni mi olur?
-Neden benimle berabersin anlamıyorum.
-Sevmenin de nedeni olmaz. Bak, aslında neler düşündüğünü
biliyorum. Sende şunu bil, hayatta beklenti kadar boktan bişey yoktur.
Dudaklarımı araladım ama cevabın çıkmasına fırsat vermedi,
elimi yakalayıverdi. Sertliğini bozmadan yavru kedisine güler gibi gülümsedi. Bu ender yaşadığımız kısa anlardan biriydi. Sonra yağmuru umursamamaya karar verdik, eve
döndük. Bugünkü 5. kahvemi karıştırırken(midemi mahvederken) içimde sadece rahatsızlık değil korku
da olduğunu fark ettim. Bitmesinden korkuyordum ama böyle yürümesini de
kabullenemiyordum. Neden bu kadar kurcalıyordum? Neden bu kadar ‘Neden?’ diye
soruyordum?
Seviyordum, bi nedeni yoktu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder