Yürüdüm. İnsanları görüyordum ama bakmıyordum farklı
dünyalardaydım. İttim hırsla onları, hepsini deldim geçtim. Sonunda varmıştım
içimdeki bilinmezliklerle. Onunla ilgili ne tam olarak bilinirdi ki zaten. Eski
bi apartmandı. Eski bi kapısı vardı, açtım o eski kapıyı. Her basamakta daha da
sert çarpıyordu kalbim. Ayaklarım otomatiğe bağlanmıştı sanki, bu dalgınlıkla
20 kat bile çıkabilirdim. Lanet olsun utanıyordum. Hala küçük bi kızsın derdi.
Doğru derdi ve ben yine utanırdım.
İşte 7 nurmara uğurlu sayımdı. Herkesin her zaman yaptığı gibi
üstünü başını düzeltmek, saçını toparlamak, derin bir nefes ve ding
dong! ‘ÖF’lediğini duydum davetsiz misafirlerden nefret ettiğini
biliyordum. Hayatına da böyle gelmiştim. Dikkatle dinledim. Koltuğundan kalktı,
bişeye çarptı. Delikten baktı, bikaç saniye sonra açtı kapıyı. Nasıl
davranacağını, nasıl davranacağımı bilemedim o an. Şımarmak, gülücükler saçmak
bana göre değildi. Sade bi meraba der geçerdim ve geçtim de ama ondan öyle
istemezdim bende olmayanları bana versin isterdim. Ne yazikki o bu kurulukla
yetinebiliyordu, kendini debelemiyordu 1 saat sonrasını düşünmüyordu. Bense
evden çıkmadan önce bile nerede duracağımı nasıl bakacağımı ne söyleyeceğimi
hayal ederdim. Hiç birini yapamıyordum bazen ama sadece hayaldi. Küçük bi
kızdım.
‘Geçsene, bende seni arayacaktım.’ Dedi istemeye istemeye.
Yalana bak! Dedim içimden.
Telefonunun nerede olduğunu sorsam bilmezdi bile. Umursamadım. Bir
şey söylemeden girdim içeri. Kim bilir neler düşünüyodu benim için.Kurtulmanın
yollarını arıyordu belki de. Ama yok onun karakteri buydu. Tarzı böyleydi
adamın. Ben abartıyordum. Sorun bendeydi.
Geçerken mutfağına baktım, yine birikmişti. Hep labutları
dizdikleri gibi dizerdi içi boşalmış şişeleri, bunu ona söylerdim. O an içinden
bu hatun manyağın teki dediğine eminim. Hayır hayır demezdi. Ben abartıyordum.
Bunları bikaç saniye içinde nasıl düşünebildim bilemiyorum. Geçerken mutfağa
baktığımı fark etmişti.
Çantamı fırlattım yere, kanepeye çöküverdim. Boş boş bana
bakıyordu aslında bunun anlamı neden geldiğimdi. Kaçtım bakışlarından. Yerdeki
devrik şişeye odaklanmışken ben çöktü o da yanıma.
“Bak Brida senle her şey farklı. Herşey nefis geçti. Ama.”
Akreple yelkovan durdu işte. Ufak bi öpücük beklerken koca bi
‘AMA’ gelmişti. Diğer odanın kapısı açıldı. Hatunun teki. Yarı çıplak. Bunu da
beklemiyordum. Kocaman gülüşüyle “Selam tatlım!” dedi. Harfleri eziyordu
resmen azı dişleriyle. Şişeye odaklandım tekrar.
Hiç bi ‘ama’nın sonu benim için böyle olmamıştı. Üç noktayla
bitmeyen bi ‘ama’ydı bu. Çantamı aldım. Devrik şişeye bi tekme indirdim.
Yapmakta özgürdüm. Küçük bi kızdım. Deliliğimi tescilleyecekti içten içten.
Evet evet emindim bu sefer.
Uğurlu sayıya doğru ilerledim. Geçerken mutfağa baktım. Yine fark
etmişti baktığımı. Utanmıştım. Utandığımı da fark etmişti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder